Mümin bir kulun ahiret yolculuğu Hadis-i şerif’lerde şöyle izah edilmektedir:
Mümin bir kula ölüm anında gökten, yüzleri güneş gibi parlayan melekler inerler. Beraberlerinde cennet kefenlerinden bir kefen ve cennet kokularından bir koku vardır. Görüş ufkunu dolduracak şekilde mümini kuşatarak otururlar. Sonra ölüm meleği gelir, başucunda oturur.
“Ey temiz ve güzel ruh! Allah’ın mağfiretine ve hoşnutluğuna yönelerek bedenden çık!” der.
Ruh, su kabının ağzından damlanın aktığı gibi akarak çıkar. Can alındıktan sonra melekler bir lâhza dahi ruhu ölüm meleğine bırakmayarak cennet kefenine sararlar ve cennet kokusuna daldırırlar.Onu yükseltirler. Rastladıkları her bir melek topluluğu:
“Bu güzel ruh kimin ruhudur?” derler. Melekler ise dünyada isimlendirildiği adların en güzeli ile onu tanıtırlar. Nihayet dünya semâsına gelirler, semânın onun için açılmasını isterler ve ona açılır.
Her bir semânın mukarrebûn melekleri müminin ruhunu karşılayıp onu bitişiğindeki semâya uğurlarlar. Böylece yedinci semâya ulaşırlar.
Allah-u Teâlâ Hazretleri: “Kulumun amel kitabını illiyyin’de yazın. Onu yeryüzüne geri döndürün.” buyurur.
Bu noktada Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz:
“Sizi topraktan yarattık, ölümünüzden sonra yine O’na döndüreceğiz ve sizi tekrar oradan çıkaracağız.” (Tâhâ: 55)
Âyet-i kerime’sini okumuştur.
Ruhu cesedine iade edilir. Bu arada kendisini defnedip dönenlerin ayak seslerini işitir.
Kabir tarafından bir dost gibi karşılanır. Kabirde müminin namazı baş ucuna, zekâtı sağ tarafına, orucu sol tarafına, sadaka, akraba ziyareti, iyilik... gibi hayırları da ayak tarafına gelir yerleşir.
Bu sırada Münker ve Nekir adlı sual melekleri gelirler. Başucundan geldiklerinde namazı, sağ tarafından geldiklerinde ise zekâtı, sol tarafından geldiklerinde orucu, ayak tarafından geldiklerinde ise hayırları, “Bizim tarafımızdan yaklaşmak mümkün değildir.” derler. Bunun üzerine mümine oturmasını ve suallerine cevap vermesini söylerler. O da: “Beni bırakın da namaz kılayım!” der. Melekler: “Namazını kılacaksın, fakat şimdi suallerimizi cevaplandır.” derler. Mümin de endişesizce: “Ne soracaksanız sorun bakalım.” der. Onlar sordukça o da cevap verir.
- Rabbin kim?
- Allah!
- Dinin ne?”
- İslâm!
- Muhammed Aleyhisselâm kimdir?
- Ben şehadet ederim ki, Muhammed Aleyhisselâm Allah’ın kulu ve Resulü’dür.
Bu cevaplardan sonra melekler:
“Biz senin dünyada da böyle söyleyip kalbinle tasdik ettiğini bilirdik” derler.
Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz:
“Allah imân edenlere hem dünyada hem de ahirette o sabit söz üzerinde daima sebat ihsan eder.” (İbrahim: 27)
Âyet-i kerime’sini okumuş ve müminin kabirde Allah’tan başka ilâh olmadığına, Muhammed Aleyhisselâm’ın Allah’ın Resulü olduğuna şehadet etmesinin, Allah-u Teâlâ’nın hem dünyada hem ahirette o sabit söz üzerinde tutması olduğunu haber vermiştir. (Buhâri)
Dünyada imanda sebat eden bir mümin, ne kayar ne de fitneye uğratılır. Ahirette de melekler soru sorduğunda tereddüt etmez. İnançlarında şüphe yoktur ki cevaplarında şaşkınlık ve hayret olsun.
Bu sırada nur yüzlü, güzel elbiseli, hoş kokulu birisi gelir. “Seni cennetle müjdelerim.” der. O da “Allah seni hayırla mükâfatlandırsın, sen kimsin?” diye sorar. “Ben senin sâlih amelinim.” diye karşılık verir.
Bundan sonra kabir, göz alabildiğine enine ve boyuna genişletilir. Cehennem tarafına bir pencere açılır ve bu pencereden cehennemi ve cehennemin alevlerinin birbiri üzerinde şiddetle dalgalandığını görür. Ona şöyle denir:
“Ey mümin! Bir de Allah’ın bu ateşten seni koruyarak koyacağı makamına bak!”
Mümin bu defa cennetin meltemlerinin kabre dolduğu bir başka pencereden cennetin yeşil manzaralarını ve birbirinden güzel nimetleri görür. Kendisine:
“İşte bu mübarek yer senin makamındır. Samimi bir imanla yaşamıştın, bu iman üzerine de öldün. İnşaallah aynı şekilde dirileceksin. Burada rahat uyu istirahat et.” denilir.
O da onlara şöyle der:
“Bu mesut hayatımı gidip ehl-ü ıyâlime haber veriniz.”
Melekler ise şu karşılığı verirler:
“Allah seni şu mübarek kabrinden diriltinceye kadar aile halkının kendilerine en sevgili olanı tarafından uyandırılan gelin ve güveyin uykusu gibi uyu.”