iLahiyat Forummum
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.



 
AnasayfaLatest imagesAramaKayıt OlGiriş yap
EN SON PAYLAŞILAN KONULAR
Konu Yazan GöndermeTarihi
Perş. Ekim 11, 2012 2:53 pm
Çarş. Ağus. 03, 2011 5:22 am
Paz Tem. 31, 2011 5:04 am
C.tesi Tem. 30, 2011 11:57 pm
Çarş. Şub. 02, 2011 5:45 pm
Ptsi Nis. 13, 2009 10:40 am
Ptsi Nis. 13, 2009 10:34 am
Ptsi Nis. 13, 2009 10:21 am
Ptsi Nis. 13, 2009 10:11 am
Ptsi Nis. 13, 2009 10:03 am
Ptsi Nis. 13, 2009 9:59 am
Ptsi Nis. 13, 2009 9:30 am
Ptsi Nis. 13, 2009 9:27 am
Ptsi Nis. 13, 2009 9:25 am
Ptsi Nis. 13, 2009 9:23 am

 

 Sakalla Ilgili Bidatler

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
ubeyd
Yeni Üye
Yeni Üye
ubeyd


Mesaj Sayısı : 25
Nerden : Ankara
Kayıt tarihi : 30/01/09

Sakalla Ilgili Bidatler Empty
MesajKonu: Sakalla Ilgili Bidatler   Sakalla Ilgili Bidatler EmptySalı Şub. 24, 2009 3:52 pm

Sakalla ilgili sonradan ortaya çıkan on iki bidat vardır. Bunların bazısı diğerlerinden daha tehlikelidir. Hepsi de kötüdür. Şimdi biraz açarak zikredeceğiz.

Bu bidatlardan birisi, sakalı, nefsin keyfi ve ihtiyarlığın alameti olan beyazlığı gizlemek için siyaha boyamaktır.


Salihlere benzemek gayesi olmaksızın kırmızı ve sarıya boyanması da bidattir. Sakallara (normal) kına yakmak ise sünnetdir.

Yaşlı olduğunu göstermek, genç olduğunu gizlemek maksadıyla sakalların beyaza boyanması da bidattir. Bunu yapanlar, kendilerini yaşlı gösterip idareci ve baş olmak, hâkim huzurunda şahitlik etmek, bu yolla sözlerini dinletip bir takım menfaatler elde etmek ve kendisini tanımayan kimselere yaşlı görünmek düşüncesindedirler. Bazı hadisçiler ve şahitlik edenler bunu yapmışlardır.

Erginliğini gizlemek niyetiyle sakalların tıraş edilmesi ve beyaz kılların koparılması da uygun değildir.

Süs ve gösteriş olsun diye sakalı kat kat kesmek de bidattir.

Yine süs ve gösteriş için sakala ilave yapmak, eksiltmek, iyice kısaltmak veya uzatmak da bidattir.

Sakala ekleme yapmak, göz ile kulak arısındaki başa ait saçı alıp yanaklara ekleyerek olur. Böyle sakalın normal sınırının dışına taşılmış olur. Sakalları eksiltme ise yanak kısmında çıkan kılları yanakların yarısına kadar tıraş etmek sûretiyle olur. Bu, vücuda bir çeşit eziyettir. Böyle yaparak sakal noksanlaştırılmaktadır.

İnsanlara güzel görünmek gayesiyle sakalları tarayıp şekillendirmek de uygun değildir. Aynı şekilde zahid/dünyadan gönlünü çekmiş bir insan olduğunu, yahut insanlar için hareket etmeyi basite aldığını göstermek için sakalları dağınık ve toz toprak içinde bırakmak da yanlıştır.

Sakallarının siyahlığına bakıp gençliği ile övünmek ve kendisini beğenmek de yanlıştır. Aynı şekilde, sakalındaki beyazlığa bakıp yaşının büyüklüğüyle övünmek veya gençlere üstünlük taslamak da yanlıştır.

Bu tür davranışlar insanın kendi nefsine ve asıl durumuna bakmasına perde olur; onu öğrenmesi gereken bir ilimden, Kur’an’dan ve bilmediklerini sorup öğrenmekten alıkor. Çünkü, bu durumda o, gençleri küçük görür yahut yaşlılığından dolayı utanır veya bir şey sormaktan çekinip kendisine lazım olan ilmi öğrenemez..

Bu kimse cehaletinden dolayı, sakalını ağartan bunca yılların kendisine bir fazilet kazandırdığını veya ilim temin ettiğini zanneder. Bilmez ki akıl, kalpte bulunan bir tabiattır, ilim ise bütün gaybı bilen Allah’ın bir ihsanıdır. Kimin seciyesinde ahmaklık ve tabiatında cehalet hakim ise, onun yaşı ilerledikçe ahmaklığı artar, cehaleti çoğalır.

Sakalla ilgili olarak zikrettiğimiz bu durumların hepsini insanların çoğunda görmekteyiz. Bütün bunlar, sonradan ortaya çıkmış işlerdir. Bu bidatler de, bedenin sünnetleri gibi on iki tane olup, onlara karşılık gelmektedir. Bidate dalan sünneti terk etmiş olur, sünneti yapan bidatten kurtulur.

Sakalla ilgili mekruhları şu hadis-i şerif özetle ifade etmektedir: Resûlullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Bıyıklarınızı kısaltın, sakalınızı uzatın.”( Ahmed, Müsned, II; 52.)

Hadiste geçen 'haff” kelimesi bıyıkların dudak hizasında kısaltılmasıdır. ‘Haff’ kelimesinin 'sınırlama, kuşatma' manasına geldiğini şu ayette de görmek mümkündür:

“Meleklerin de Arş’ın etrafını çepeçevre kuşatarak Rablerine hamd ile tesbih ettiklerini görürsün.”( Zümer 39/75.)

Alimlerden biri, bıyıkların cildi gösterecek kadar dipten tıraş edilmesini mekruh görmüş ve bunu bidat saymıştır.

Malik b. Enes (r.a) ve Medine ulemasından bazıları şöyle demişlerdir: “Bıyığın kökten tıraşı, vücuda bir cezadır. Bu uygun değildir. Bıyıkta yapılması gereken şey, üst dudağın üst kısmı gözükecek kadar kısaltılmasıdır.

Konuyla ilgili bir başka hadiste ise 'Ahfû' kelimesi kullanılmıştır. Bu kelime, kökünü kazımak anlamına gelmektedir. Bu, ilk hadiste geçen kelimeden daha ileri seviyede bir kısaltmayı ifade etmektedir. Bu kelimeye şu ayet misal verilebilir: “Eğer Allah, mallarınızın tamamını isteyerek sizi sıkıştırsaydı, cimrileşirdiniz.”( Muhammed 47/37.) Bu ayetin lafzındaki ihfâ/sizi sıkıştırsaydı kelimesi, mal vermeniz için size sıkıştırsaydı manasındadır.

Rasûlullah’ın (s.a.v) ashabından çoğu bıyıklarını iyice kısaltırlardı. Tabiun'dan bir zat, bıyığını iyice kısaltmış birini görünce: “Bana Rasûlullah’ın (s.a.v) ashabını hatırlattın, demiş. Adam: “Onlar bıyıklarını bu şekilde mi keserlerdi?” diye sorunca o: “Evet, sanki kökünden kazımış gibi bundan daha kısa keserlerdi” demiştir.

Bıyıkların bu derece kısaltılması, kökten tıraş edilmesi gibi değildir; ancak ona benzemektedir.

Bıyıkların kesilmesi ile ilgili hadis bize üç farklı rivayetle gelmiştir. Bunlardan birisi:
“Bıyıklardan alın” şeklindedir.( , Edeb, 16; Nesaî, Zinet, 2, 6, Ahmed, Müsned, IV,366, 368, V, 410.) Çünkü Resûlullah (s.a.v) bıyıklarından alırdı. Diğer hadislerin birisi: “Bıyıkları kesin”( Buharî, Libas, 63, 64; Müslim, Taharet, 49, 50, 56; Ebu Davud, Taharet, 29, Tereccül, 16; Tirmizî, Edeb, 14; Nesaî, Ziynet, 1, 55, 56; İbnu Mace, Taharet, 8; Muvatta’, Sıfatü’n-Nebi, 3;Ahmed, II, 118, IV, 264, VI, 138.
) diğeri ise: “Bıyıkları kırpın”( Müslim, Taharet, 56; Ahmed, Müsned, II, 365, 366.)

Bu hadis-i şeriflerin üçü de anlam bakımından aynı olup hepsinin manası, bıyığın bir kısmının alınması ve bir kısmının bırakılmasını gerektirir. 'İhfâ' ise bunlardan farklı hüküm taşımaktadır.

Muğire b. Şu'be (r.a) şunu anlatmıştır: Resûlullah (s.a.v) bana baktı. Bıyıklarım uzamıştı. Bana: 'Gel' buyurdu ve misvak üzerinde bıyıklarımı kestirdi.( Aynı konuda bir hadis için bkz: Bezzar, Müsned, No: 2969; Heysemi, ez-Zevaid, V, 167.) Bu, Allah Resûlü'nün (s.a.v) bıyıkların kesilmesiyle ilgili fiili sünnetlerindendir. Bıyık ile ilgili garib yolla gelen bir hadîs-i şerif şöyle buyrulmuştur: “Bıyıkları iyice inceltin.”( Bu şekil bir tıraşı Rasûlullah’ın (s.a.v) fiili olarak yaptığını gösteren bir hadis için bkz: Heysemi, ez-Zevaid, V, 167.)

Hadis-i Şerifte geçen 'tarra', bıyıkların alttan ve üstten kesilerek ince bir hat hâline getirilmesidir. Bu kelime, uzun ve ince manasına gelmektedir.

Selef-i Salihinden bazıları, bıyıkların üst kısmını alır, alt kısımlarını uzatırdı. Bu uygulama, Ömer (r.a) ve diğer sahabelerden de rivayet edilmiştir.

Ebu Hasan b. Salim'in de (rah) böyle yaptığını gördüm.

Rasûlullah’ın (s.a.v) “Sakalları uzatın” sözüne gelince, hadisin metninde geçen “el-afüv” kelimesi, çoğaltın manasındadır. “Nihayet çoğalmışlardı”( A’raf, 7/95.) ayetinde de, bu kelime, aynı manada kullanılmıştır.

Rivayete göre Resûlullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur:

“Yahudiler bıyıklarını uzatır, sakallarını iyice kısaltırlar. Siz aksini yaparak onlara muhalefet edin.”( Ahmed, Müsned, V, 264; İbnu Hıbban, Sahih, No: 5476; Beyhaki, Sünen, I, 151; Bezzar, Müsned, No; 2970; Heysemi, ez-Zevaid, 166.)

Ömer b. Hattab (r.a) ile Medine Kadısı İbnu Ebi Leyla, sakalını tıraş eden bir adamın şahitliğini reddetmişlerdir.

Alt dudakla çene arasında çıkan tüylerin kesilmesi de bidattir. Alt dudağının altındaki kılları tıraş eden biri, Halife Ömer b. Abdülaziz'in huzurunda şahitlik etmek istemişti. Halife, onu böyle görünce şahitliğini kabul etmedi.

Resûlullah (s.a.v) sakallardaki beyaz kılların yolunmasını yasaklamış ve: “O, müminin nurudur”( Bkz: Ebu Davud, Teraccül, 17; Tirmizi, Edeb, 52; Nesai, Zinet, 13; İbnu Mace, Edeb, 52; Ahmed, Müsned, II, 212; Heysemi, ez-Zevaid, V, 159.) buyurmuştur.

Resûlullah (s.a.v) sakalların siyah renk ile kınalanmasını yasaklamış ve: “Bu renk, ateş ehlinin kınasıdır” buyurmuştur. Diğer rivayette hadis:

“Siyah kına, kafirlerin rengidir”( Hakim, Müstedrek, III. 526; Heysemi, ez-Zevaid, V, 163.) şeklindedir.

Resûlullah (s.a.v), Ebu Bekir'e (r.a) babasının başının ve sakallarının rengini değiştirmesini emretmiş ve “Siyah renkten sakın”( Müslim, Libas, No: 2102; Ebu Davud, Teraccül, 18; Nesai, Zinet, No: 5079; İbnu Mace, Libas, 3624.) buyurmuştur.

Ömer (r.a) hilafette iken sakallarını siyaha boyamış bir adam evlenmişti. Bir süre sonra siyah renk kaybolup beyazlıklar ortaya çıkınca kadının akrabaları durumu Ömer'e (r.a) şikayet ettiler. O da, yapılan nikahı geçersiz sayarak adamı cezalandırdı ve şöyle dedi:

“Genç olduğunu zannettirerek insanları kandırdın ve yaşlılığını onlardan sakladın.”

Allah Resûlü (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Müslümanların rengi sarıdır, müminlerin rengi kırmızıdır.”( Hakim, Müstedrek, III. 526; Heysemi, ez-Zevaid, V, 163.) Sahabe sakallarını kına ile kırmızıya, safran ve ketem ile sarıya boyarlardı.

İnsanlardan sakallarını siyaha boyayan ilk kişinin mel’un Firavun olduğu söylenir.

Seri es-Sekati demiştir ki “Sakalla ilgili iki şirk vardır; birisi onu insanlar görsün diye taramak, ikincisi de zahid görünmek için onu dağınık bırakmaktır.”

Başka bir sefer de: “Yanıma birisi geliyor diye sakalımı sıvazlasam, şirke düşeceğimi zannederim” demiştir.

Ka'bü'l-Ahbar ve Ebu'l-Celd, ahir zamanda ortaya çıkacak olan bir topluluğun şu özellikleri taşıyacaklarını söylemişlerdir: “O kimseler, sakallarını güvercin kuyruğu gibi kesecek, nalınlarını da kalbur gibi deleceklerdir. Onların hayır namına hiçbir nasipleri yoktur.”

Bir grup alim de bu taifenin ortaya çıkışını kıyamet alametlerinden saymıştır.

İbnu Abbas (r.a), Hz. Rasûlullah’ın şöyle buyurduğunu nakletmiştir:

“Ahir zamanda sakallarını güvercin göğsü gibi siyaha boyayanlar çıkar. Onlar asla cennetin kokusunu koklayamazlar.”( Ebu Davud, Tereccül, 20; Nesaî, Ziynet, 15.)

Ebü’l-Mehzem, Ebu Hureyre’nin (r.a), şöyle dediğini nakletmiştir:

“Deccal’ın yanındaki adamların başlarında taylasan vardır, bıyıkları horoz pençelerine benzer, ayakkabıları da koni gibi sivri uçludur.”

İbnu Ömer (r.a) kendini tıraş edecek berbere, bıyıkları dudakların bitim yerine kadar kesmesini söylerdi. Bıyıkları kısaltırken bu miktarı aşmak veya azaltmak bidat sayılmıştır.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Sakalla Ilgili Bidatler
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» Mikat İle İlgili Bilgiler
» Meleklerle İlgili Mucizeler
» Hac Konusunda Niyabet, Vasiyet ve Adakla İlgili Bazı Meseleler

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
iLahiyat Forummum :: FIKHİ MESELELER :: |İslam Hukuku Konu ve Kaynakları|-
Buraya geçin:  
EN SON PAYLAŞILAN KONULAR
Konu Yazan GöndermeTarihi
Perş. Ekim 11, 2012 2:53 pm
Çarş. Ağus. 03, 2011 5:22 am
Paz Tem. 31, 2011 5:04 am
C.tesi Tem. 30, 2011 11:57 pm
Çarş. Şub. 02, 2011 5:45 pm
Ptsi Nis. 13, 2009 10:40 am
Ptsi Nis. 13, 2009 10:34 am
Ptsi Nis. 13, 2009 10:21 am
Ptsi Nis. 13, 2009 10:11 am
Ptsi Nis. 13, 2009 10:03 am
Ptsi Nis. 13, 2009 9:59 am
Ptsi Nis. 13, 2009 9:30 am
Ptsi Nis. 13, 2009 9:27 am
Ptsi Nis. 13, 2009 9:25 am
Ptsi Nis. 13, 2009 9:23 am
nursungurnur@hotmail.com
Powered by phpBB © phpBB Group
Copyright © 2007 By Admin Tomurcuk & Administrator
©PhPBB
Yeni bir forum kurmak | ©phpBB | Bedava yardımlaşma forumu | Suistimalı göstermek | Son tartışmalar