Ertelenmiş bir zaman, hiç yaşanmamaya mahkumdur..Hayallerin bekleyişini yalnızca bir pişmanlık karşılar...Mevsimleri, ayları ve haftaları saymaya kalktığında, ömür yaşanmamış bir bahar gibi tükenir, kaybolur gider...
Sevdiğini bulmak ya da bulduğunu sevmek tercihi en zor olan iki seçenektir yaşanan bu hayat sınavında...Boşuna akan ırmaklar mı var yüreklerde, sebepsiz mi coşkun bir denizde maviye olan özlemler...
Ufukta görünen o ki, mutluluk tek kişiliktir aslında...
Karşımızdakinin çabasına ihtiyacı yoktur mutluluğun...Sevginde
sevebildiğin kadar büyüktür, sevdiğin sürece meydan okur dünyaya... Sevip te sevilmiyorsan, karşılık bulmuyorsa sevdan, masumane bakışlarınla baktığın gözler seni görmüyorsa hasretle beklenen gelmez hiçbir zaman, o hasret yüklü zamanı yalnız ve tek başına tüketirsin......
Ama boşa geçmemiştir dolan vakit...
Heba olan, yazmaya çalıştığın şiirlerin de değildir...Türkülerin diliyle yas tuttuğun ıssız geceler, sırdaşlığını hiç terk etmez...Kıymetini
bilmediğin kır çiçekleri yeniden açar, o içinde özenle sakladığın gül solarken...
Yıllar geçse de üstünden, ayrılanlar hep aynı acıyı çeker...Ama yollar hiç bitmez.. Sonuna yaklaştım dediğin yerler, birer duraktır aslında...Ve sen yolculuğunu gönüllü olarak bitirmişsindir o durakta..Güneş hep geç doğmuş gibi gelir sana..
Hep bir umutla beklenirken sevda habercisi, yüreğini teselli etmek de sana düşer...
Her şeye rağmen ürkütmesin seni bu sevdanın ateşi...Her yangın, ilk önce başladığı yeri yakar...
Sana küçük, kendime büyük gelen yüreğimde, yıllar geçse de senin adın
yazar..Ve bil ki sevdiğim, uslanmaz ruhum yaşadıkça seni sever, seni sevdikçe yaşar ve mutlu olur.... alıntı