EBÛ EYYUB EL-ENSÂRÎ
(ö.52/672)
Medineli müslümanlardan ve hicret sirasinda Hz. Peygamber'i evinde misafir eden sahâbî.
Ebû Eyyûb Hâlid b. Zeyd el-Ensarî en-Neccârî (r.a.); Ensâr'in Hazrec kabilesinin Neccârogullari koluna mensup olup, annesi Zehra binti Sa'd'dir. Abdülmuttalib'in vâlidesi tarafindan Rasûlullah'la akraba olan Ebû Eyyûb, Ikinci Akabe bey'atinda hazir bulunmus, Rasûlullah'a iman etmistir (Ibn Ishâk, Ibn Hisâm, es-Sîre, II, 100; Ibn Sa'd, et-Tabakat, III, 484; Ibn Abdülberr, el-Istiâb, IV, 1606; Ibnü'l-Esir, Üsdü'l-Gâbe, VI, 25; ez-Zehebî, Siyer A'lâmü'n-Nübelâ, II, 288).
Medine, müslümanlar için emin bir yer olduktan sonra Mekke'de Rasûlullah (s.a.s.) ile birkaç müslüman kalmisti. Rasûlullah da hicret yolculuguna çIkinca bunu haber alan Ebû Eyyûb her gün Medine'ye yakin Hire ad verilen yerde onun yolunu gözlerdi. Nihâyet Rasûlullah görününce bütün Neccar'lilari toplayarak Rasûlullah'i karsiladi. Bütün müslümanlar Rasûlullah'i kendi evlerinde mIsafir etmek istiyordu. Bunun üzerine Rasûlullah devesini serbest birakti. Kusva adli bu deve Ebû Eyyûb'un evinin önünde çöktü. Ebû Eyyûb bu olayi söyle nakletmistir: "Rasûl-i Ekrem (s.a.s.) evimizin alt katina yerlesmisti. Ben de üst kattaki odada idim. Bir gün yukaridan yere bir miktar su dökülmüstü. Suyun tavandan sizarak Rasûlullah'in üzerine gelmemesi için suyu bir bez parçasi ile kurutmaya çalistik. Bunun üzerine Rasûlullah'in yanina inip dedim ki: 'Ya Rasûlallah, senin bulundugun bir yerin üstünde bulunmak bize yakismaz, yukaridaki odaya tesrif etmez misiniz?' Rasûlullah o günden sonra üst kata çikti" (Müslim, Sahih II, 192). Ebû Eyyûb ile zevcesi Ümmi Eyyûb Rasûlullah'in yemegini hazirlardi. Bir gün soganli bir yemegi Rasûlullah yemeyip, "Onu yiyemedim, çünkü bu yemekte sogan oldugunu gördüm, ben ise sogandan hoslanmam; fakat siz Isterseniz yiyin onu yemekte bir sakinca yoktur'' demis, Ebû Eyyûb da, "Ya Rasûlallah, sizin hoslanmadiginiz seyden biz de hoslanmayiz" demistir (Müslim, Sahih, II, 198).
Rasûlullah, Ensâr ile Muhacirler arasinda gerçeklestirdigi "kardeslik" olayinda Ebû Eyyûb'e kardes olarak Hz. Mus'ab b. Umeyr'i seçmistir. Ebû Eyyûb'un evinde yedi ay kalan Rasûlullah'a Medine'de mihmandarlik yapan Ebû Eyyûb, Bedir, Uhud, Hendek ve diger bütün gazvelerde Rasûlullah'in yaninda Islâm cihad hareketlerine katIlmistir (Ibn Sa'd, et-Tabakat, 485; Hâkim, el-Müstedrek, III, 458; ez-Zehebî, A'lâmü'n-Nübelâ, 290).
Rasûlullah'in vefâtindan sonra da bütün gazâlarda yer almistir. Hz. Ali'nin hilâfeti döneminde onunla birlikte Hâricilere karsi savasmistir. Hz. Ali'nin Medine'deki kaymakami olan Ebû Eyyûb'un Halid ve Muhammed adli Iki oglu, Umre adinda bir kizi vardi. Hz. Ali (r.a.) devrinden sonra Muaviye zamaninda Misir'a gitti. Misir valisi bir aksam namazina geç kalmisti. O zaman namaz konusunda çok titiz davranan her sahâbî gibi Ebû Eyyûb söyle demistir: "Rasulullah'in, 'Ümmetim aksam namazini yildizlarin gökyüzünü kaplamasina kadar tehir etmedikçe hayir üzeredir, fitrat üzeredir' dedigini duymadin mi? " "Duydum" diyen Ukbe'ye, "O halde neden aksam namazini geciktirdin?" diye sormus; çok mesgul oldugunu söyleyen Ukbe'ye söyle demistir: "Senin bu yaptigini görerek, halkin Rasûlullah da böyle yapardi zehâbina düsmesinden endise ederim" (Ahmed b. Hanbel, Müsned, IV, 147).
Rasûlullah (s.a.s.) Istanbul'un fethini ashâbina anlatip, "Istanbul elbette fetholunacaktir; onu fetheden kumandan ne güzel kumandan, onu fetheden asker ne güzel askerdir" (Ahmed b. Hanbel, Müsned, IV, 335) diye müjdelemistir. Hicrî 52. yilda Muaviye oglu Yezid kumandasindaki müslümanlar Istanbul'u kusattilar. Islâm akîdesinin dünyanin dört bir yanina yayIlmasi husûsunda çok canli ve diri bir gayrete sahip olan müslümanlar Istanbul'un fethi ve Islâm devletinin sinirlarina dahil olmasini siddetle arzuluyorlardi. Hz. Ebû Eyyûb el-Ensâri bu seferin hazirlanmasi için çok çalismis ve sefere karsi çikanlara ögütlerde bulunmustu. Uzun bir yolculuk yapan Ebû Eyyûb yasinin çok ilerlemesinden dolayi Istanbul'a yaklastiklari bir sirada hastalanmis, Yezid'e, öldügü takdirde cenazesinin hemen gömülmeyerek ordunun varacagi en ileri noktaya kadar götürülmesini ve o yerde gömülmesini vasiyyet etmisti. Burada defnedilen Ebû Eyyûb müslümanlarin Istanbul'da bir sembolüdür. Istanbul, ashab devrinden baslamak üzere defalarca muhâsara edIlmis, nihâyet bu sehri fethetmek 1453 yilinda Fatih'e nasip olmustur. Ebû Eyyûb'un ölüm döseginde su hadisi rivâyet ettigi zikredilir; "Bir Insan Cenâb-i Hakk'a bir ortak kosmaksizin ruhunu teslim ederse, Allah onu cennete koyar."
Kisiligi, Ahlâki, Fazileti
Ebû Eyyûb'un fazîlet ve kemâl itibariyle yüksek bir makami vardi. Rasûlullah'in egitiminden geçmis bir sahâbî olarak onun sünnetine çok önem verir, bir yanlislik gördügünde dogrusunu anlatir, hemen sünnetin uygulamasina çalisirdi. Islâm ordusu Istanbul'u kusattiginda hastalanan Ebû Eyyûb, o hâliyle bile Allah Rasûlünden su hadisi nakletmistir: "Kostantiniyye surunun dibine sâlih bir kisi gömülecektir." Umarim ki o kisi ben olayim (Ibn Abd Rabbîh, el-Ikdü'l Ferîd, II, 213). Ordu komutani Yezid Ebû Eyyûb'un tabutunu askerlerin ortasina almis, askerler de çarpismalarda bu tabutu koruyarak ilerlemislerdir. Istanbul surlarini korumakta olan Bizans kumandani bu garib durumu görünce, "Bu nedir?" diye sormus, Yezid de, "Bu bizim peygamberimizin sahâbisidir. Bize senin ülkende içerilere dogru götürülüp gömülmesini vasiyyet etti. Biz de onun bu Istegini yerine getirecegiz. " Bizans kumandani: "Sen ne akilsiz adamsin. Sen dönüp gidince biz onu köpeklere yem ederiz." Yezid: "Eger onun kabrini açtiginizi veya cesedine birsey yaptiginizi duyacak olursam ben de bütün Suriye'de öldürmedik hiristiyan, yikmadik kilise birakirsam bu ölüye ikramima sebep olan zat-i Peygamber'i (s.a.s.) inkâr etmis olayim." Bunun üzerine kumandan söyle demistir: " Ben onun kabrini elimden geldigince koruyacagimâ Mesih hakki için söz veriyorum." Surlarin disinda defnedilen Ebû Eyyûb'un kabrinin üzerinde sonradan bir kubbe yapIlmis ve bu mübarek adamin kabri müslümanlarin ve hiristiyanlarin saygi gösterdikleri bir yer olarak korunmustur. Ebû Eyyûb el-Ensari hazretleri, Hayber savasindan dönülürken Rasûlullah'in çadirinin çevresinde kendiliginden bütün gece nöbet tutmus, Rasûlullah onun için, "Allah'im, beni koruyarak geceledigi gibi, sen de Ebû Eyyûb'u koru" diye dua etmistir (Ibn 0shâk, Ibn Hisâm, es-Sire, III 354-355).
Habib b. Ebî Sâbit'in naklettigine göre, Ebû Eyyûb el-Ensâri Muaviye'ye gidip borçlu oldugundan yakinarak yardim Istedi. Muaviye ona yardim etmedi. Ebû Eyyûb, Muaviye'ye, "Rasûlullah'in 'Benden sonra is basindakilerden bencillik göreceksiniz' diye buyurdugunu isittim" dedi. Muaviye, "Peygamber efendimiz bunu söylerken size de bir tavsiyede bulunmadi mi?" dedi. Ebû Eyyûb, "Sabretmeyi tavsiye etti" dedi. Muaviye, "O halde siz de sabrediniz" deyince Ebû Eyyûb ona, "Vallahi bundan sonra senden hiçbir Istekte bulunmayacagim" diyerek Hz. Ali'nin Basra valisi Ibn Abbâs'a gitmis ve Ibn Abbâs evini ona tahsis ettigi gibi yirmi bin dirhem para vermisti (Kenzü'l-Ummâl, VII, 95). Imam Ahmed'den yapilan bir nakle göre Ebû Eyyûb söyle demistir: ''Kim Allah'a ortak kosmadan ölürse, cennete gider" (el-Bidâye, VIII, 59).
Ebû Eyyûb, savas meydaninda Islâm askerlerini asip Rumlara tek basina saldirir, Rumlarin içine kadar ilerler ve geri dönerdi. Herkes onun kendini tehlikeye attigini söylediginde de, "kendimizi tehlikeye atmak düsmana hücum etmek degil, asil tehlike mallarimizin bakimi ile ugrasip cihadi terketmektir" demistir (Beyhâki, IX, 99; Ibn Kesir, I, 228).
Sâlim b. Abdullah'in rivâyetine göre, Abdullah b. Ömer, onun dügününe Ebû Eyyûb'u da çagirmis; Ebû Eyyûb, Sâlim'in evinin duvarlarinin yesil perdelerle süslenmis oldugunu görünce, "Siz de mi duvarlariniza perde asiyorsunuz" demis, Abdullah b. Ömer de, "Ya Eba Eyyûb, kadinlarla basa çikamadik" diye cevap vermis; bunun üzerine Ebû Eyyûb "Pek çok kimse kadinlarla basa çikamasa da senin basa çikamayacagini ummazdim. Ben ne sizin evinize girer, ne de yemeginizi yerim" demistir (Kenzü'l-Ummâl, VIII, 63).
Peygamber efendimizden sunu rivâyet etmistir:
''Müslüman kisinin kardesi üzerinde yerine getirmesi gereken alti hakki vardir. Bunlardan birini yapmadigi zaman, alti hakkindan birini yerine getirmemis olur: 1- Ona rastladiginda selâm vermesi, 2- Onu yemege çagirdigi zaman dâvetine icâbet etmesi, 3- Aksirdigi zaman ona dua etmesi, 4- Hastalandigi zaman ona ugramasi, 5- Öldügü zaman cenazesinde bulunmasi, 6- Kendisinden nasihat ve yol göstermesini Istedigi zaman ona yol göstermesi" (Buhâri, el-Edeb, 134).
Istanbul muhasarasi sirasinda sehid olan Ebû Eyyûb el-Ensâri bugün Istanbul'un Eyüp ilçesindeki Eyüb Sultan Camii avlusunda bulunan türbesinde yatmaktadir. Kabri ile ilgili olarak, (bk. Taberî, Târih, III 2324 Ibnü'l-Esir, Üsdü'l-Gabe, V, 143; Hâfiz Huseyn b. Hacci, Hadîkatü'l Cevâmî, I, 243) adli kitaplarda sözedIlmektedir. Türbesi yillarca müslümanlarin ziyaret yeri olmustur; bugün de halk Ebû Eyyûb'un türbesini büyük kalabaliklar halinde ziyaret eder. II. Mahmud, Topkapi Sarayi hazinesindeki Hz. Peygamber'e âit kutsal esyadan "Kadem-i Serif"i bu camiye koydurtmustur .