KALEM BİTTİ
Ak kâğıt ile kara kalemin sevdaları, şimdi artık camaltı resimlerinde. Her kalemle her şey yazılmaz, bilirsiniz. Kamış kalem kâğıt üzerinde yazı yazarken tatlı bir cızırtı çıkarırdı. Buna eskiler sarîr-i hâme veya kalem feryadı derlerdi.
Aşağıdaki mısralar bu sebeple söylenmiş olsa gerektir.
Sarîr-i hâmeme siz güldünüz tahayyürle
Kalem feryad eder, ağlar mürekkeb
Beni nâdan eline verme yâ Rab!
O devir hokka ile dividin devri idi. O devir kalem efendileri ile birlikte tarihe karıştı.
Kurşun kalemde bir ahşap sıcaklığı vardı. O, mahrem duyguların süvarisi idi. İçten geldiği gibi yazılan, yazılıp da kâğıtla bile paylaşmaya kıyılamayan duyguların.
Yaşanılanı yazmak için bire bir idi kurşun kalem. Sonra sus payı gibi üzerinde gezdirilen silgi. Kalemin derdi içindedir. Sahibi sırrı kendisiyle paylaşmış, sırrı onun incecik gövdesine yüklemiştir. Taşıyabilir mi o narin gövde bunu? Rüyalarında bembeyaz kâğıtlar görür kurşun kalem. Onlarn üzerinde gönlünce gezinip durur. Sonra bir yerden sahibi ansızın çıkıverir. “Sana güvenmiştim” diye seslenir. Kurşun kalem kan ter içinde uyanır.
Buna mukabil tükenmez kalem pervasız ve vurdum-duymazdır. Ne hürmetkârdır, ne itaatkâr... İki parmağım gözüne diye yazıyı âdeta dürte dürte sunar. Mahremiyete hiç saygısı yoktur. Buradaydı ama karaladım der gibi salananın yerini gösterir.
Dolmakalem adının ve görüntüsünün aksine kaprisli bir sevgilidir. Her duygu ve düşünce için ayrı tavırlar ister. O tavırlar, inceli kalınlı uçlarla dile gelir. Her zaman asildir. Sahibi için masanın üzerinde daima bir merasim hazırlar. Çantayı, çekmeceyi beğenmez o. Sürekli cepte gezmek ister.
Kalemlere veda... Hanım sultanlara dair bir selâm saklasın; Topkapı Sarayı’nda; sedef kamalı yazı takımları... Kalem bitti... Devir okuma-yazma emirlerinin uygulandığı devir. Sılaya hasret yok. O hasretten yarına devredilebilecek duyguların barınağı mektuplar da... Telgrafın tellerine kuşlar konmuyor! Telefonun tellerine sevgiler özlemler konuyor. Bir gönülden bir gönüle tellerin üstünde büyüsü kalır mı kelimelerin?
Aşklar günübirlik; gençlik, sevgilisi için bile eline kalem almaya üşeniyor. Postacılar beyannameler, çekler, protestolar ve üç kelimelik bayram kartları taşır. Mektup mu? Unutulmuş... Yazılacak ne kaldı ki! Memur kafalı daktilo tuşlarından ukalâ bilgisayarlara uzanan bir hükümranlıkta.
Fatma Karabıyık BARBARASOĞLU