iLahiyat Forummum
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.



 
AnasayfaLatest imagesAramaKayıt OlGiriş yap
EN SON PAYLAŞILAN KONULAR
Konu Yazan GöndermeTarihi
Perş. Ekim 11, 2012 2:53 pm
Çarş. Ağus. 03, 2011 5:22 am
Paz Tem. 31, 2011 5:04 am
C.tesi Tem. 30, 2011 11:57 pm
Çarş. Şub. 02, 2011 5:45 pm
Ptsi Nis. 13, 2009 10:40 am
Ptsi Nis. 13, 2009 10:34 am
Ptsi Nis. 13, 2009 10:21 am
Ptsi Nis. 13, 2009 10:11 am
Ptsi Nis. 13, 2009 10:03 am
Ptsi Nis. 13, 2009 9:59 am
Ptsi Nis. 13, 2009 9:30 am
Ptsi Nis. 13, 2009 9:27 am
Ptsi Nis. 13, 2009 9:25 am
Ptsi Nis. 13, 2009 9:23 am

 

 Ramazanoğlu Mahmud Sami (Kuddise Sirruh)

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
berceste
Yeni Üye
Yeni Üye
berceste


Mesaj Sayısı : 37
Nerden : Konya
Kayıt tarihi : 29/01/09

Ramazanoğlu Mahmud Sami (Kuddise Sirruh) Empty
MesajKonu: Ramazanoğlu Mahmud Sami (Kuddise Sirruh)   Ramazanoğlu Mahmud Sami (Kuddise Sirruh) EmptyC.tesi Şub. 07, 2009 3:23 pm

Ramazanoğlu Mahmud Sami (Kuddise Sirruh)

Ahlâk-ı hamîdeleri

Çok hassas, merhametli, afv edici ve saymakla bitmeyecek, daha pek çok ahlâkî vasıflara sahiptiler. Her hâlleri ile evlatlarına örnek olmaya çalışarak yaşarlardı. Rabia annemiz, şöyle anlatırlardı:
"-Mahmud Sami Efendi, daha fakülte yıllarındayken Es'ad Efendi'yle tanışmış ve çok muhabbetle bağlanmış. Akşamları dergaha gelir, talebelerin topladıkları çalı çırpı ile ateş yakar, onların çamaşırlarını yıkar, çöplerini döker, hizmetlerini görürdü. Geceleri en geç yatıp, sabah en erken kalkarak yine hizmete başlardı.
Sami Efendimiz günlerini, dakikalarını hesap edip, hiç boşa geçirmezlerdi. Söz verdikleri zaman tam vaktinde hazır olurlardı. 27 yıla yakın hizmetinde bulunmuş olan Musa Efendi şöyle anlatırlar:
"-Uzun yıllar yakın hizmetinde bulunmak nasib oldu. Onun vakte hassasiyetine pek çok kereler şahid olduk. Hatta bir defasında saatimizin ayarı bozulduğundan birkaç dakika gecikmiştik. O sırada kendisi arabaya oturmuş, bizi bekliyorlardı. Bize manalı manalı baktılar, o da fakire bir ömür boyu yetti."
Efendi baba, yaşayarak örnek olurlardı. "Niye böyle yaptın? Neden öyle?" demezlerdi. Ağızları sanki kilitliydi. Kendileri de hizmet eder, dikkat çekmek istemezlerdi. Afv etmede, hoşgörüde emsali yoktu.
Tren ve vapur gişelerinde bekletmezler, daima bozuk para bulundururlardı. Zira oradaki kısa bir geciktirmenin de "kul hakkı"na girmek olacağından korkarlardı.
Ayrıca Karaköy'den Eminönü'ne kadar olan mesafeyi zaman zaman yürürler, o meblağı da sıhhatinin şükrü olarak tasadduk ederlerdi.
Yolculuğa çıkarken iğne, iplik, çakı, kibrit, sabun, çengelli iğne, kağıt, kalem gibi eşyaları yanına alırlardı. Daima huzur-i ilahide olduğunu tefekkür eder, her nefesinin son nefesi olabileceği dikkatiyle yaşardı.
Her zaman abdestli bulunmaya çalışır, bazen abdest üstüne abdest alır ve "nûrun ala nûr: nur üstüne nur" derlerdi. Ellerini normal zamanlarda ağır ağır yıkarken, bekleyenler varsa acele ederlerdi. Namazı yalnızken uzun kılarlar, cemaatle kılarken veya bekleyenler varsa kısa tutarlardı.
O zamanlar teravih namazları evlerde kılınırmış. Sami Efendi, hafızlara çok hürmet gösterir, bildikleriyle amel edip, Kur'an-ı Kerim'in haysiyetini koruyan hafızların ellerinden öpmeye çalışırlarmış. Evlatlarının dini seviyelerine göre onlara muâmele ederlermiş.

Manevi evladlarıyla

Bir seferinde evlatlarından birisi gelmiş, ve vazifelerini yapamadığını haber vermişti. Bu vazifeyi kendisinden almasını rica etmişti. Bunun üzerine evladının vazifesini de kendi üzerine alıp, o evladını da bırakmamıştı. Çok kısa bir süre sonra vefat eden evladının, bu zor ve sıkıntılı halinde de manen yardımcı olmaya çalışmışlardı.
Bir gün, damatları merhum Ömer Kirazoğlu Bey'e:
"-Çoban sürüsünü güzel gütmelidir. Hasta ve cılız koyunları gerekirse sırtlanmalı ve sürüye yetiştirmelidir. Bizler de sürünün koçu olup, öne çıkanlardan, yol açanlardan olmalıyız." buyurmuşlardı.
Bir gün kardeşlerden bir tanesi, kendi kendine "ne kadar boşum!" diye içinden geçiriyor. Mevzuyu bir anda oraya getiren Mahmud Sami Efendi:
"-Bir tren düşünün. Bir yerden bir yere giderken vagonlarının bir kısmı boş, bir ksımı doludur. Ama o trenden kopmayan vagonlar er-geç maksuda erişir." buyururlar.
Bu yolda "terakki" etmenin lüzumuna işaret ederek:
"-Bu yolun basamakları var, biraz ilerleyelim. Elifba'da kalmayalım, Kur'an'ın hakikatine erelim." buyurmuşlardı.
"Kalbin saflaşması" hakkında şöyle misal verirlerdi:
"-Bir sanat eseri, düz zeminde belli olur. Karma karışık bir duvara asılan bir tablo yeteri kadar takdir edilmez. İşte kalb de böyledir. Gillu guştan, fuzuli şeylerden arındırmadıkça onda zikrin nuru görülmez."
"Bir bahçe, ayrık otlarından, dikenlerden temizlenmeden, gübrelenip, çapalanmadan bir şey vermeyeceği gibi kalb de fanilerden, masiyet, maddiyat ve dünya muhabbetinden temizlenmedikçe semere alınmaz."
Bu yolun rehbersiz geçilemeyeceği ile ilgili de:
"-Önünü görmeyen bir ama, buna rağmen bir asa veya kılavuzun yardımına da müracaat etmiyor ve yalnız gitmek için inat ediyorsa, nihayetinde bir merdivenden yuvarlanması, bir çukura düşmesi mukadderdir." buyururlardı.
Nasihat dinlemek istemeyen evlatlarına şu beyitleri okurlarmış:
Sen bu gaflet uykusundan ne acep uyanmadın
Serseri gezdin cihanda, ey deli, uslanmadın
Bunca yıldır ömrünün sermayesini ettin talan
Bir kez olsun bu aşkın şarabına parmağını banmadın
Bazı günler, ellerini açar:
"-Ya Rabbi! Bilmiyorlar da yapmıyorlar, hiçbir evladımdan geçmem! Onları afv et." diye göz yaşı döker, niyazda bulunurlarmış. İşte nebevi ahlak!..

Ailesiyle

Rabia annemiz bu yolda çok hizmet etmişler, Mahmud Sami Efendimize ömrünce "Hayır!.." kelimesini kullanmamışlardır. Sami Efendi, evlatlarını evinde ağırlar, onlara çeşit çeşit ikramlarda bulunurmuş. Bunları zevk ve hizmet aşkıyla hazırlayan Rabia annemizden zaman zaman helallik ister ve:
"-Evlatlarıma çok hizmet ettin. Hakkını helal et!" derlermiş.
Kendisine yardımcı olacak bir hizmetçi tutulmasına razı olmayan Rabia anne de:
"-Ben de buradan kazanayım." dermiş.
Bir defasında Rabia annemiz, Sami Efendimize:
"-Evlatların karşına geliyorlar. Hallerini de biliyorsun. Arada sırada tembih et de, gevşeklik göstermesin ve vazifelerine riayet etsinler." demiş. Sami Efendimiz:
"-Hatun, bilmezsin, bu zamanın insanını okşayarak durduruyoruz, yoksa elimizden kaçırırız." buyurmuşlar.

Sohbetleri

Sohbetlerinde sık sık "kalb" hakkında konuşurlarmış. Kalb mevzuunda çok durur, "küpte ne varsa, dışarıya o sızar." derlerdi. "Kalp sağlam olursa bütün azalar sağlam, o fâsid olursa bütün beden bozulur" buyururlardı.
Kalp tasfiyesi için,
1. Daimi zikrullâh hali,
2. İlim meclislerinde bulunmak,
3. Ölümü çokça anmak,
4. Salihlerle, sadıklarla beraber olmayı tavsiye ederlermiş.
Nefis tezkiyesine ulaşmak için de:
-Helale dikkat etmenin,
-Az yemenin,
-Az uyumanın,
-Az konuşmanın,
-Az gezmenin gerekli olduğunu anlatırlarmış.
Bir kişi televizyon hakkında soru sormuş, Sami Efendi ise kısa ve açık olarak şöyle buyurmuşlardır:
"-Kalbi meşgul eder, huzura manidir!"
Baha bey isminde bir doktor vardı. Bir sohbet esnasında ayağa fırlamış ve:
"-Siz zamanın Abdulkadir Geylanisi'siniz." diye bağırmıştı.
Hazret, yanlış söylememek ve tevazuyu korumak üzere, cevap vermemişler ve "bir aşr-ı şerif okuyun" buyurarak mevzuyu değiştirmişlerdir.
Vefatına yakın zamanlarda validemiz odaya girdiklerinde çok güzel kokular hissetmiş ve mübarek yüzleri pür-neşe, şöyle buyurmuşlar:
"-Halil İbrahim -aleyhisselam- ve Cebrail -aleyhisselam- tebşîrât için geldiler." Bu sözden yaklaşık 20 gün sonra dar-ı bekaya irtihal etmişler.
10 Cemaziyelevvel 1404 (12 Şubat 1984) yılında, sabaha karşı 04:30'da Rabbini zikrederek O'na kavuşmuştur.
Ömrünce ayağını uzatarak oturmadığı ve sırtını bir yere dayayarak bir lokma yemek yemediği gibi, vefatından sonra bacaklarını uzatmamış, cenazesi bu halde yıkanmış, kefenlenmiştir. Namazı Ravza'da kılınıp Cennetü'l-Baki'ye gelinceye kadar yine ayaklarını uzatmayan bu mübarek zat, kabre yerleştirenlerin şehadetiyle, ancak kabre konulurken ayaklarını uzatmışlardır.
Allâh rahmet eylesin. Şefaatinden bizleri de hissedâr eylesin.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Ramazanoğlu Mahmud Sami (Kuddise Sirruh)
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» Prof. Dr. Mahmud Esat Coşan

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
iLahiyat Forummum :: ALLAH DOSTLARI :: İlahiyat Forummum |İslam Alimleri|-
Buraya geçin:  
EN SON PAYLAŞILAN KONULAR
Konu Yazan GöndermeTarihi
Perş. Ekim 11, 2012 2:53 pm
Çarş. Ağus. 03, 2011 5:22 am
Paz Tem. 31, 2011 5:04 am
C.tesi Tem. 30, 2011 11:57 pm
Çarş. Şub. 02, 2011 5:45 pm
Ptsi Nis. 13, 2009 10:40 am
Ptsi Nis. 13, 2009 10:34 am
Ptsi Nis. 13, 2009 10:21 am
Ptsi Nis. 13, 2009 10:11 am
Ptsi Nis. 13, 2009 10:03 am
Ptsi Nis. 13, 2009 9:59 am
Ptsi Nis. 13, 2009 9:30 am
Ptsi Nis. 13, 2009 9:27 am
Ptsi Nis. 13, 2009 9:25 am
Ptsi Nis. 13, 2009 9:23 am
nursungurnur@hotmail.com
Powered by phpBB © phpBB Group
Copyright © 2007 By Admin Tomurcuk & Administrator
©PhPBB
Yetkinforum.com | ©phpBB | Bedava yardımlaşma forumu | Suistimalı göstermek | Cookies | Son tartışmalar